Oslo'ya da gittik beraber...

Beyimle birlikte Kurban Bayramı tatilimizi Oslo'da geçirdik. Norveç'e daha önceden iki kez gitmiş olsam da beyimin ailesini ziyaret ettiğimiz köyden fırsat bulup Oslo'yu doğru düzgün gezememiştim. Noel zamanı bir gün kaldığımız Oslo'yu diğer Avrupa şehirlerinin benzeri, aşırı düzenli, sıkıcı, sıradan bir şehir olarak hatırlıyordum. Ne kadar yanıldığımı bu kez anladım!

Öncelikli olarak, bu şehirde sanat ve doğa iç içe geçmiş. Postmodern mimarisi, adım başı karşınıza çıkan heykelleri ve her bir yanı kaplayan tasarımların yanı sıra şehrin hemen içinde ve yanıbaşında doğanın içindesiniz. Bu kez şahsî bir iş için gittik Oslo'ya; geçirdiğimiz 4 günde de biraz turistlik yaptık, biraz da eş-dost-aile ziyareti.

Oslo deneyimimden garsonlara, 2,5 saat geçirdiğimiz acil servise ve insanların iletişim tarzına ilişkin izlenimlerimi ilerleyen postlarda paylaşacağım.

Dönüş uçağımızın sabahın köründe olması, benim uykusuzluğu kaldıramayan bünyem ve soğuk havanın etkisiyle şifayı kapmış olmamdan ötürü şimdilik sadece şunları yazmakla yetineceğim: Oslo soğuk ve pahalı ama çok çok güzel; insanlar hıphızlı yürüyor ve beyimin evini ve mahallesini görür görmez Oslo'da bizi nasıl bir hayat bekliyor acaba? diye hayallere kaptırdım kendimi.

Her şey gönlünüzce olsun, selametle...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dillerden düşmeyen 12 Arapça ifade

Norveççe Öğrenmeye Nereden Başlamalı?

Norveç'in "ayıp" gençlik dizisi: Skam