Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabından taşan

Resim
İkili-üçlü (ya da kendimizle/kafamızda kurduğumuz) ilişkilerde karşılaşa karşılaşa ahbap olduğumuz sorunların bir çözümü olsa gerek diye düşünüyorum. Görgüsüz zenginliğiyle fakir-ama-gururlu boyfriend'ini eziklemeye çalışan öz/hakiki-eziklerden tutun da ne yapsa kendine dahi yaranamayan, özsaygısı şartlandırılmış insanlar biliyorum. Asiliğimiz, yırtıklığımız bulunduğumuz kabın şeklini almamızı her zaman engelleyemiyor; sen-bana-onu-dedin-ya-ben-sana-bundan-sonra-asla-bişi-demem'lere asimile oluyoruz, yoğruluyoruz. Ben de katıldım o hamura da ordan biliyorum. Anama babama bakmışım ya yıllardır, beyime onlar gibi surat asıp onlar gibi yakınmayı iyi biliyorum. İstediğimi açık bir şekilde dillendirmekte, zihin okumanın her fani kula nasip olan bir yetenek olmadığını anlamaktaysa zayıf kalmışım. O kadar bakmışım ki onlara, sevilmek için x'e, y'ye, z'ye ihtiyacım var sanmışım, kendi kalbimi yok saymışım. Yüzü gülen, gözleri gülen, yüreği temiz insanlarla karşılaşırs

Üzerime boca etme kendini!

Resim
Durmadan yazmayı deniyorum bugün ilk kez. Kafamda ne var, ne yazmak istiyorum diye beklemeden (vakit kaybetmeden?). Yazım tarzınızın gelişmesi için böylesi daha iyi diyenler var, kendinize herhangi bir konu seçip (masanın üzerindeki yarı dolu yarı boş üstü açık sürahiyle tamamı boş bardak mesela) onun hakkında yazarsanız zamanla her bişi hakkında yazabilirsiniz diyenler. Ama aklımda bir konu var zaten (üzgünüm masanın üzerindeki yarı dolu yarı boş üstü açık sürahiyle tamamı boş bardak): Son model ergenler. Son zamanlarda beni hayli (highly) irite ediyor (evet, tam olarak yaptıkları bu, iritasyon) bu selamsız sabahsız, naber-nasılsın'sız, kendi derdini üzerime boca eden tipitipler. Olgunluğun o'suna varamamış bu şahıslar durmadan ben-ben-ben diye konuşup karşısındakini psikoloğu ya da içini sınırsızca dökebileceği bir boş duvar sanıyorlar. Yanılıyorlar. Ben yeni kuşaksam eğer, bu iritatörler yep(is)yeni kuşaktan. Muhabbeti durmadan kendine getirmeden konuşamayan, sürekli b

Anasız ocağın hür tişörtü

Resim
Kendimi berbat hissettiğim günler ardından yüzüme gelen bir gülümsemenin üstüne aldığım bebekleten bir duştan sonra kirlileri sepetine atmak için yatak odasında fazlalıkları üzerine yığdığımız sandalyeye uzanırken çaktı zihnimde: Annem olsa sormadan direkt çöpe atmıştı. Abimin yıllar evvel Erasmus dönüşü bana Almanya'dan hediye getirdiği, üzerinde "nedamet mi, ben o kelimeyi bilmiyorum" yazan, gri diye başta sevmediğim gibi ayrıca kullanmadığım, ama nedense birkaç yıl sonra abimin dolabını eşelerken bulup "aa bu benimdi ki" diye alıp götürdüğüm o tişörtün kollarından birinin altı ne hale gelmişti! Annem olsa sormadan direkt çöpe atmıştı. Bundan 10 gün önce, Anneler Günü'nün tam tamına 33 dakka sonra olduğu bu kadar hatırlatılmadan ben evin (the ev? hangi ev, son bakışımı attığım ev mi?) yolunu tutmuştum. Kapıyı babam açmıştı, zombiye benzesin diye una bulanmış oyuncular gibi görünüyordu. Elini öpeyim diye bana uzatmakla çıkarmaya çalıştığım ayakkabılar