Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Koşturan şehir

Resim
En yaşanılası şehir değerlendirmelerine "koşulabilirlik" kriteri eklenmesini istiyorum. Tamam, "imkânlar" başlığı altında parklar-bahçeler de göz önünde bulunduruluyor ama bence yeterli değil. Kayıngillerimi ziyaret etmek için beyimle birlikte yola koyulmuşken iki gece Norveç'in ikinci büyük şehri Bergen'de yattık. Dağ yamacındaki ahşap evler bana Hisaürstü'nün güzel binalarını hatırlatmadı değil ama burası apayrı. Zira güzel mimari ve yeşillik şehrin küçücük bir bölgesine sıkışıp kalmamış. Ben de bu sabah, "Avrupa'nın en yağmurlu şehri"nde gökyüzünün biraz mola vermesinden yararlanıp sokaklara attım kendimi. Segway'le rehberli tura katılanları, ekmek kavgasındaki martıları, balık pazarını, kahve dükkânlarını koştum geçtim. Yağmur da yalnız bırakmadı beni, geriye şöyle bir iz bıraktım:

(D)arbede

Resim
Birinci dünya ülkelerinden gurbetçi partnerlerinin kolay kolay karşılaşmayacağı bir durum var. O da, geride bıraktıkları ülkelerinin akıl almaz sıkıntılarına kafa yorup konumları ne olursa olsun akıllarını pasaport ülkelerinde yitirmek. Hırvatistan'daki tatilimizin son akşam yemeğini geç bir vakitte yemiş, birazdan yatarız artık diye düşünürken beyimin telefonuna gelen "Türkiye'de askerî darbe olmuş" mesajıyla sabahın 4'üne kadar haber peşinde sürüklenirken buldum kendimi. Ne olmuş, ne bitmiş; bilgi almak çok zor, haberci zaten tek tük.  Kafa kesenlerin, tekbir getirenlerin görüntüleriyle kendi kimliğini, yoldaşlarını ve ülkenin geleceğini düşününce karamsarlığın dibine vuruyor insan. Analiz yapmak, tartışmak değil; ben varım, yanındayım diyenleri hissetmek istiyor. O da olmadığında evsiz kalmışlık hissi insanın içini üşütüyor.  Isınmak istiyorum.

Gurbetçi Partnerin Hayatta Kalma Rehberi

Resim
"Bilgi güçtür", demiş ya Francis Bacon, bilgi aynı zamanda can simididir. Hele de bodoslama atladığınız bir hayat varsa, dalgalar çarpmadan yüzünüzü buruşturmanıza olanak tanır. Gurbetçi hayatımın ilk durağında devre arasına girmek üzereyken, bir süredir takip ettiğim blog yazarı Clara Wiggins'in The Expat Partner's Survival Guide kitabını okuyorum. Diplomat çocukluğunu dünyanın dört bir yanında yaşayarak geçirmiş yazarımız, kendi yurtdışı görevinde tanıştığı hayat arkadaşının "peşine takılmış" (trailing) ya da giderek kabulünü artıran, daha eşitlikçi bir ifadeyle "refakatçisi" (accompanying) olmuş. Sürücü koltuğundan kalkıp bir yana geçmenin deneyiminden yola çıkarak başka başka gurbetçi partnerlerinin deneyimlerini toplamış; kimlik kaybından depresyona, hizmetçi tutmaktan çocuklara okul bulmaya, vakit doldurmaktan sağlığa aklıma gelen gelmeyen pek çok konuya dair bilgileri, ilave kaynaklarla, derli toplu bir şekilde sunmuş. +'ları:

Kendiyle konuşan sosyal astronot

Resim
Farklı dünyalara girip çıkmak iyi güzel de düşmanlarım çatlasın fotoları dışında bu sosyal astronotların deneyimlerine dair bilgi edinmek biraz zor. Beyimle tanışmamla birlikte sosyal astronotluk kariyerimde ikişer üçer level atladığımdan şimdi beni iyi dinleyin: Nasıl ki astronotların mavi gezegenle selfie çekinmeden önce psikolojilerini havada takla atmaların, nimetle oyun oynamaların yanı sıra hasretliklere, biricikliklerinin yalnızlıklarına hazırlamaları gerekiyorsa sosyal astronotların da bu tür programlardan geçmeleri gerekiyor.  Yeni bir dünyaya adım attığınızda bulup ettiklerinizi merkezle paylaştığınızda kıymete biniyor keşfiniz. Uzaylı görmenin heyecanını uzaylılarla ne kadar paylaşabilirsiniz? Öte yandan siz de o eski dünyalı değilsiniz artık. Mutantlığınızın ağırlığını zarafetle taşımanın yollarını DA keşfetmeniz gerektiğini belki de ilk kez benden duyuyorsunuz. Öncelikle şunu kabul edin: Yalnızlık, bol bol yalnızlık ama, hep yanıbaşınızda duracak. Boşuna deği

Üstsüz ve Arsız

Resim
Kayaların üzerinde üç kadın. Biri denize giriyor dizine kadar. Su boynuna gelesiye çöküyor olduğu yere. Sıcağından kurtulunca atıyor üstünü gerisin geri. Kahkahaları kayaları yalıyor. Bir ikincisi yanında bitiyor. Suya dalıp çıkıyor. Saçları sırılsıklam. Oynak, davetkâr, soyuyor memelerini. Üçüncü kadın kayalardan ayrılmıyor. Telefonunun kamerasıyla sudaki ikisinin resimlerini çekiyor. Uzanmış, biri diğerinin kalçalarını avuçlarken ya da sırtları dönük. Bir an bakışıyoruz, gülüşüyoruz, utanmaca yok, neden olsun ki? Denizden, güneşten ayrı değil bedenlerimiz. Daha yüksek bir kayada daha arsız pozlar veriyorlar. Memelerini gösteriyorlar bazen, sonra elleriyle kapatıyorlar. Güneşi selamlarken, tek ayak üstünde ve uzatırken diğerini çaprazlamasına, ıslaklığından geriye tuzu kalıyor akdenizin.

Zavala

Resim
"Yaşamak dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret" diyor ya Sezen... Akşamüstü tenha bir koyda bir uçtan öbür uca beyimle yüzerken kıyıda çamların altında okuduğumuz kitaplardan bahsetmek- Karşı kıyıya çok az kala ışığın birden gölgeye çalması, dönüş yolunda o sınırı geçtiğimizde ise güneş hüzmelerinin beyimin pembeleşmiş yüzü ile artık uzakta kalmış diğer karşı kıyıda kayaların ve çamların üzerindeki yansımaları- Tekneyi yolculuğa hazırlarken ipi, çapayı, kürekleri ve motoru taşımak ve tekneye yüklemek, ekip çalışması- Güzel anları yaşamak kadar yaşatmak için...

Hafif yaşama rehberi

Resim
1. Erken kalk. İster yol al, ister mola ama sabahın tazeliğini kaçırma. 2. Kendine iyi davran. Zihnini ve bedenini fazlalıklarla yorma. 3. İlişkilerinde verici ol, gerici olma. 4. Halledebileceğine inan, halletmeye çalış. 5. Hayatının değerine değer kat.